Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.
17:08 - ERDOĞAN TOPRAK HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU 20 NİSAN 2020
01:38 - 23 Nisan 2020
00:52 - Başkan Gökhan Yüksel, Canlı Yayında Kartallılara Seslendi
00:44 - Atatürk ve Ulusal Egemenlik
17:57 - BİR ANESTEZİ DOKTORUNDAN CORONA İÇİN SON ÇAĞRI
10:42 - ‘Kartal Belediyesi, 23 Nisan Resim ve Şiir Yarışması’nın Sonuçları Açıklandı
15:00 - Mektubun Var Türkiye’m
“Toplumun bütün isteklerini karşılayabilecek tek hükümet biçimi, bütün halkın yönetime katıldığı hükümettir; en küçük kamu görevine olsun katılım yararlıdır; her alandaki katılma, toplumun genel gelişme düzeyinin elverdiği ölçüde geniş olmalıdır.” John Stuart Mill
Bireyin sorumluluğunu kazanması şüphesiz ki önce eğitimle başlar. Bu da anne ve babanın iyi yetişmiş olmasıyla olasıdır.Neden mi? Temel eğitim ailede başlar da ondan. Çocuk, birey oluncaya kadar gözlemci yetisini kullanır ilkin. Okulla birlikte bilgi aldıkça bilgilenmeye ve bilinçlenmeye başlar. Bu bilgi ve bilinçlenme verilen eğitimle, kazandırılan sorumlulukla doğru orantılıdır.
Evde yapılan iş bölümünde, sosyal çevrede, okulda, iş yerinde üzerine düşeni yapma, bir bakıma yönetime katılma ve söz sahibi olmayı gerektirir. Bu bakımdan bana neci bir anlayış yoktur gerçek demokrasilerde. Her birey söz sahibidir. Sorumluluğu oranında yönetime katılır.Sorar, sorgular, sorunu belirler ve kendince çözümler üretir. Bunun adı, demokrasidir.
Bir toplumun demokrasi anlayışını ve gelişmişlik düzeyini eğitim görmüş, iyi yetişmiş, nitelikli yurttaş sayısı belirler. Bu da beraberinde her alanda hizmet sunmada, bilinçli bir seçimi getirir. Kuşku yok ki gerçek demokratik kurumlar da böyle doğar. Bunların gelişimi de Robert A. Dahl ‘in söylediği gibi; oylama yoluyla kamusal kararlara katılma, temsil etme ve muhalefet yapma hakkının kullanımıyla sağlanır. İşte her birey yaşadığı ülkede, yaşadığı toplumda eşit derecede bütün bunlardan sorumludur.
Bu bakımdan biz ne durumdayız? Nüfusumuzun % 24’ ü kitap okuru,% 26’ sı gazete , dergi okuru olduğuna göre yukarıda söz ettiklerimizin ışığında demokrasimizin düzeyi de gün ışığına çıkıyor.Bizler de zaten bu demokrasi gemisinin içinde yolculuğumuzu sürdürüyoruz.
Bilgi, bilinç ve beceri bakımından sayısal çoğunluk olarak henüz sınıfı geçememişiz. Dolayısıyla, liyakat sorunu da yaşıyoruz. Okumuyor, araştırmıyor, sorgulamıyor, sorunu belirleyemiyor, çözüm üretemiyoruz; sadece “kral çıplak” diyoruz.
Çağdaş demokrasiler, insan öğütmeyi değil; bilgiyi, düşünce üretmeyi ve birikimli bireyler yetiştirmeyi gerektirir.
Çünkü; “Seçim yapacak olanlar, zeki bir şekilde seçim yapmaya hazır olmadığı sürece, demokrasi başarılı olamaz. İşte bu yüzden, demokrasinin temel şartı eğitimdir. ” der, Franklin Roosevelt.
Yönetime bilinçli katılmak için; gerçek demokrasiyi yaratmalı, aklın ve bilimin öncülüğünde, eğitimde devrimler gerçekleştirmeliyiz.